• Ana Sayfa
  • Deyimler
  • Türk'çe Kalem
  • Geçmiş Kayıtlar
  • Söz Sizde
  • İletişim
  • Deyimler
      deyim, deyimler
    • Deyim Nedir?
    • Deyimlerin Özellikleri
    • Dünya Dillerinde Deyimler
    • Deyim Türleri
    • Deyimlerin Öyküleri
    • Açıklamalı Deyimler


-A- Harfi -B- Harfi -C- Harfi -Ç- Harfi -D- Harfi -E- Harfi -F- Harfi
-G- Harfi -H- Harfi -I- Harfi -İ- Harfi -K- Harfi -L- Harfi -M- Harfi
-N- Harfi -O- Harfi -Ö- Harfi -P- Harfi -R- Harfi -S- Harfi -Ş- Harfi
-T- Harfi -U- Harfi -Ü- Harfi -V- Harfi -Y- Harfi -Z- Harfi

“D” Harfi – Deyim Açıklamaları / 1

deyim açıklamaları, deyiminin anlamıDağa kaldırmak: Herhangi bir sebepten ötürü birini zorla dağa veya ıssız bir yere götürüp orada alıkoymak.
Örnek: “Eşkıyalar, karakol komutanının oğlunu dağa kaldırmışlar; ne istedikleri henüz belli değil.“

Dağarcığına atmak: Yeni bilgilerini, eski bilgilerine katmak; yeni bilgileri zihnine yerleştirmek.
Örnek: “Öğrendiği her yeni bilgiyi dağarcığına atmayı ihmal etmedi.“

Dağdan gelip bağdakini kovmak: Daha sonradan geldiği bir yere ya da karıştığı bir işte eskiden beri bulunan bir kişinin yerini almaya çalışmak.
Örnek: “Şu densize bak hele, dağdan gelip bağdakini kovuyor!“

Dağ doğura doğura fare doğurdu: Önemli gibi görünen şeylerden önemsiz bir sonuç çıkması durumunda söylenir.

Dağlara düşmek: Sıkıntı, üzüntü sebebiyle insanlardan kaçıp ıssız yerlerde yaşar olmak.
Örnek: “Annesinin ölümünden sonra dağlara düştü.“

Dağları devirmek: Çok büyük güçlüklerin altından kalkmak, ağır işleri başarmak.
Örnek: “O, dağları devirir bir adamdır.“

Dalavere çevirmek: Yalan, dolan ve hile ile kötü bir iş yapmak; düzen kurarak gizlice başkasını aldatmak.
Örnek: “Yine bir dalavere çevirmesin bu adam!“

Dal budak salmak: 1. Karmaşık biçimde yayılıp genişlemek. 2. Soy ya da dostluk yönünden genişleyip yayılmak.
Örnek: “Bu mesele daha fazla dal budak salmadan hemen halledilmeli.“

Daldan dala konmak: Çok sık, düşünce ya da konu değiştirmek.
Örnek: “Daldan dala konmayı bırak da bir işe sarıl artık.“

Dalına basmak: Hiç hoşlanmadığı şeyleri yaparak birisini öfkelendirmek.
Örnek: “Dalıma basıp da beni çileden çıkarma lütfen!“

Dallanıp budaklanmak: Genişleyip yayılmak, gittikçe büyüyerek karışık bir durum almak.
Örnek: “İşi dallandırıp budaklandırmada üstüne yok hani!“

Damdan düşer gibi: Aniden, yersiz olarak (söz söylemek).
Örnek: “Damdan düşer gibi söz söyleyince ortalık birbirine girdi.“

Damgasını vurmak: Biri hakkında kötü bir yargıya varmak.
Örnek: “Allah`tan korkmazsan ona hırsızlık damgasını vur da rezil olsun.“

Damokles`in kılıcı: Kişiyi korku ve baskı altında tutan büyük ceza tehdidi.
Örnek: “Damokles`in kılıcı gibi başımda dikilip durma öyle!“

Dananın kuyruğu kopmak: Olay patlak vermek, beklenen ve korkulan sonucun gerçekleşmesi.
Örnek: “Dananın kuyruğu bu gece kopacak, inşallah hayır demezler.“

Danışıklı dövüş: Şike; önceden aralarında bir anlaşma olduğu hâlde, sanki böyle bir anlaşma yokmuş gibi davranarak başkalarını aldatmak.
Örnek: “Danışıklı dövüş insanların mertlik anlayışını tamamen öldürdü.“

Dara düşmek: 1. Paraca sıkıntıya uğramak. 2. Sıkıntılı, tehlikeli bir durumla karşılaşmak.
Örnek: “İyice dara düştük, geçinmekte güçlük çekiyoruz.“

Dara getirmek: Aceleye getirmek, gerektiği gibi zaman ayıramamak.
Örnek: “Biraz erken kalkalım da dara getirmeden yapalım işi, güzel olsun.“

Dar boğaz: Sıkıntılar ve güçlükler içinde geçirilen, geçici kabul edilip sonunda ferahlık umulan durum.
Örnek: “Evel Allah bu dar boğazı da aşacağız.“

Dar hayat: Sıkıntılar, güçlükler, zorluklar içinde sürdürülen hayat.

Darda kalmak: 1. Zor duruma düşmek. 2. Paraca sıkıntı çekmek.
Örnek: “Öğretmeninin karşısında darda kalmak istemeyen Ahmet, ödevini yapmayı hiç ihmal etmezdi.“

Dar gelirli: Geçim sıkıntısı çeken, kazancı normal olarak geçimini sağlamaya yetmeyen.
Örnek: “Dar gelirli ailelerin çocuklarının çoğu okulu yarıda bırakmak zorunda kalıyorlar.“

Darısı (dostlar) başına: “Kavuştuğum başarı ve mutluluğa tüm dostlarımın da kavuşmasını isterim” anlamında kullanılır.

Dar kafalı: Anlayışı, kavrayışı az; yeniliklere açık olmayan.
Örnek: “Dar kafalı insanlarla anlaşmak oldukça zordur.“

Davul çalmak: Bir şeyi herkesin duyabileceği biçimde ortalığa yaymak.
Örnek: “Davul çalıp bizi elâleme rezil etti.“

Defe (tefe) koymak: Dedikodusunu yapmak, kınayan bir dille başkalarına anlatmak, alaya almak.
Örnek: “Sakın söyleme, yoksa bizi defe koyarlar.“

Defterden silmek: İlişkisini kesmek, yok saymak, adını anmaz olmak, unutmak.
Örnek: “Ali`yi defterden iyice sildim.“

Defteri dürülmek: 1. İşine son verilerek bir yerden uzaklaştırılmak. 2. Ölmek ya da öldürülmek.
Örnek: “Onun da defterini dürecekler yakında.”

Defteri kapamak: İlgiyi kesmek, uğraşmaz olmak, söz konusu işi yapmaz olmak.
Örnek: “O defteri kapadık biz, artık soru sormayın.”

Deli divane olmak: Bir şeyi, bir kimseyi aşırı derecede sevmek, ona tutkun olmak.
Örnek: “Delikanlı o kız için deli divane oluyordu.“

Deli fişek: Atak, delişmen, delice işler yapan, şımarık.
Örnek: “Bırak artık şu deli fişek adamla arkadaşlık etmeyi.“

Deliksiz uyku: Hiç uyanmadan, çok rahat, uzun süre uyunulan uyku.
Örnek: “Bu gece deliksiz bir uyku çekip yorgunluğumu atmak istiyorum.“

Demir atmak: 1. Çapasını denize atmak. 2. Bir yerde uzun süre kalmak.
Örnek: “Gemiler fırtına başlayınca koya girip demir attılar.“

Dem tutmak: Bir çalgıya, bir başka çalgı veya sesle eşlik etmek.

Denizden çıkmış balığa dönmek: Yeni bir işe, ortama, duruma alışmakta zorluk çekmek.
Örnek: “Eski işinden ayrılıp, yeni işine başlayınca denizden çıkmış balığa dönmüştü.”

Derdine düşmek: Yapılması gereken bir şeyi gerçekleştirmenin yollarını aramak.
Örnek: “Sana ne ki o işin derdine düştün?“

Dert ortağı: 1. Aynı derdin, sıkıntının içinde bulunanlardan her biri. 2. Bir kimsenin derdini paylaştığı, anlattığı yakın dostu.
Örnek: “Onlar yıllar yılı birbirlerinin dert ortağı olarak yaşamışlardı.“

Destan olmak: Yaptığı (kötü) bir işten dolayı şöhreti yayılmak.
Örnek: “Karısına bağırdı diye annesini kapıya attı, bütün civar köylere destan oldu.“

Devede kulak: Bütüne göre çok ufak bir parça.
Örnek: “Onun yaptığı iş devede kulak kalır.“

Deve kini: Bitmeyen, geçmeyen, unutulmayan büyük kin.
Örnek: “Tam anlamıyla bir deve kini besliyordu komşusuna karşı.“

Deveye hendek atlatmak: Birisine yapılması çok zor, hemen hemen yapamayacağı bir işi yaptırmaya çalışmak.
Örnek: “Senin yaptığın deveye hendek atlatmak, bırak şu garibin yakasını.“

Devlet kuşu: Umulmadık, iyi talih; zenginlik, mutluluk getiren talih.

Dışı eli (seni) yakar, içi beni: “Dıştan görünüşü, herkesi imrendirecek kadar güzel ama içyüzü elverişsiz, kötü, sahibini üzücü” anlamında kullanılır.
Örnek: “Ah bir bilseler işin iç yüzünü, dışı eli yakar, içi beni.“

Diken üstünde oturmak: Bir yerde tedirginlik duymak, her an kalkmak durumunu belirtir olmak, huzursuz olmak.
Örnek: “İnan, diken üstünde oturuyorum şurada.“

Dikine gitmek: İnatçılık etmek, bildiğini yapmaya çalışmak, kimsenin uyarısına kulak asmamak.
Örnek: “Biraz daha dikine giderse başına büyük bir belâ gelecek bu çocuğun.“

Dikiş tutturamamak: Bir yerde, bir işte bir sebepten ötürü başarı sağlayamayıp uzun süre kalmamak.
Örnek: “Bir şeyde dikiş tutturamadı, şimdi boşta gezip duruyor.“

Dikiz etmek: Bir yeri, olayı, birinin hareketlerini gizlice ve gözünü ayırmadan dikkatlice izlemek.

Dilden dile dolaşmak: Her yerde, pek çok kimse tarafından bahis konusu olmak.
Örnek: “Ata sözleri dilden dile dolaşarak günümüze kadar geldi.“

Dil dökmek: Kandırmak, inandırmak ya da yararlanmak için tatlı sözler söylemek.
Örnek: “Peşine düşen çocuğu ne kadar dil döktüyse de evde kalmaya razı edemedi.“

Dil ebesi: Çok fazla ve esprili konuşan.
Örnek: “Dil ebesi bir adam o, sen onunla başa çıkamazsın.“

Dile (dillere) düşmek: Hakkında dedikodu yapılmak.
Örnek: “Allah kimseyi dile düşürmesin, kadıncağız sokağa çıkamaz oldu.“

Dile gelmek: 1. Konuşma yeteneği yokken konuşmak, dillenmek. 2. Dile düşmek.
Örnek: “Dile geldi dağlar, avuttu onu!“ Özlü Sözler, ÇokBilgi.Com, Türkçe, Dünyanın Enleri, Deyimler, Atasözleri

Dile getirmek: 1. Bir meseleyi belirtmek, ortaya atmak, anlatmak, açıklamak. 2. Birini konuşturmak.
Örnek: “Hiç umulmadık bir anda konuyu dile getirdi, hepimizin anlamasını sağladı.“

Dile kolay: Söylenmesi kolay ama yapılması ortaya konması ya da katlanılması çok güç.
Örnek: “Evet, dile kolay, haydi yap da görelim.“

Dili açılmak: Herhangi bir sebepten dolayı konuşamayan kimse, birden konuşmaya başlamış olmak.
Örnek: “Dili açıldı çok şükür!“

Dili dolaşmak: Heyecan, korku ya da bir hastalık sebebiyle söyleyeceğini şaşırmak, karıştırmak, açık olarak ifade edememek.
Örnek: “Babasını aniden karşısında görünce dili dolaştı, kekelemeye başladı.“

Dili dönmemek: 1. Bir sözü doğru ve düzgün söylemeyi becerememek, yanlışsız konuşamamak. 2. Amacını iyi anlatamamak.
Örnek: “İnşaallah dilim dönmeden meseleyi anlatır da kurtulurum ondan.“

Dilinden kurtulamamak: Yaptığı bir kabahatten ötürü sürekli olarak, bir kimsenin sitem, eleştiri ve sataşmalarına uğramak.
Örnek: “Ne yapmalıyım da dilinden kurtulmalıyım onun?“

Dilinde tüy bitmek: Sık sık söylemekten bıkmak, usanmak.
Örnek: “Size söyleye söyleye dilimde tüy bitti.“

Diline dolamak: 1. Bir kimsenin dedikodusunu yapmak, kötü tarafını her yerde söylemek. 2. Bir şeyi her fırsatta söyler olmak.

Dilinin altında bir şey olmak: Bir kimsenin sözlerinden açıkça söylemediği bir şeyler olduğu anlaşılmak.
Örnek: “Dilinin altında bir şey olduğunu biliyorum ama bir türlü söyletemiyorum.“

Dilinin ucuna gelmek: 1. Tam söyleyecekken vazgeçip söylememek. 2. Hatırladığı şeyi söyleyecekken yine unutuvermek.
Örnek: “Dilinin ucuna geldi ama utandığı için söyleyemedi.“

Dilini tutmak: Sonunu düşünerek gelişigüzel konuşmaktan sakınmak, ölçülü konuşmak, rast gele konuşmamak.
Örnek: “Dilini tutmasını bilmeyenlerin başına neler geldiğini sana söylemediler mi?“

Dilini yutmak: Büyük bir korku, şaşkınlık ya da sevinç karşısında konuşamaz hâle gelmek.
Örnek: “Korkudan neredeyse dilini yutacaktı.“

Dilin kemiği yok ya!: 1. Önceden söylediği sözü başka biçimlere sokarak inkâr etmek. 2. İnsan konuşurken bazı hatalar yapabilir, doğru ve yanlış her şeyi söyleyebilir.

Dili olsa da söylese: “Cansız nesneler, hayvanlar konuşabilseler, bazı olaylara tanıklık edebilseler ne iyi olurdu” anlamında kullanılır.

Dili tutulmak: Herhangi bir sebepten ötürü söz söyleyemez duruma gelmek.
Örnek: “Sevinçten dili tutuldu bizim kızın.“

Dili uzun: İncitici, kırıcı sözler söyleyen, saygısız kimse.
Örnek: “O uzun dilini bana kestirmeden çek içeri!“

Dili varmamak: Bir sözü söylemeye gönlü razı olmamak.
Örnek: “Sana git demeye dilim varır mı sanıyorsun?“

Dillerde dolaşmak: Her yerde kendisinden, ondan söz edilmek.
Örnek: “Cephede gösterdiği yararlılıklardan sonra adı dillerde dolaşır oldu.“

Dillere destan olmak: Bir olay veya nitelik halk arasında yayılmak.
Örnek: “Ona öyle bir oyun oynayacağım ki dillere destan olacak!“

Diline pelesenk etmek: Bir sözü her zaman, yerli yersiz tekrarlamak.
Örnek: “Şey sözünü diline pelesenk etmişsin, her cümlenin başında kullanıyorsun.“

Dil uzatmak: Bir kimse veya bir şey için kötü söz söylemek.
Örnek: “Ben öğretmenime dil uzattıracak adam değilim.“

Dil yarası: Acı, ağır ve kötü sözün gönülde bıraktığı kırgınlık.
Örnek: “Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez demişler.“

Dimyat`a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak: Daha iyisini elde etmek uğruna çalışırken elindekilerini de yitirmek.
Örnek: “Gel şu işten vazgeç, Dimyat`a pirince giderken evdeki bulgurdan da olma.“

Dinden imandan çıkmak: Çok sinirlenmek, öfkelenmek, kızgınlık duymak.
Örnek: “İnsanı dinden imandan çıkarıyorsun, yapma şu hareketleri!“

Dinden imandan olmak: Dinî inancını yitirmek, mürtet olmak.

Dini bir uğruna: Müslümanlık davası yoluna (iş yapmak).

Dini bütün: Dinin emirlerini eksiksiz yerine getirmeye çalışan, inancı sağlam olan, dinine çok bağlı.
Örnek: “Her Müslüman dini bütün olmak zorundadır.“

Dipsiz kile boş ambar: Para, mal tutamayanın durumunu ya da verimsiz, sonuçsuz bir işi anlatmak için kullanılır.
Örnek: “Memurların işi tam anlamıyla dipsiz kile boş ambar, sıfıra sıfır elde var sıfır.“

Dirlik düzenlik: Bir arada yaşayan, çalışan kimseler arasında iyi geçim, güven, sevgi ve anlaşma hâli.
Örnek: “Bir aileye önce dirlik ve düzenlik gereklidir.”

|» Sonraki Sayfa »|

© Çokbilgi.Com - 2011 | Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
| Sitemap | RSS | Kullanım Koşulları |