• Ana Sayfa
  • Deyimler
  • Türk'çe Kalem
  • Geçmiş Kayıtlar
  • Söz Sizde
  • İletişim
  • Deyimler
      deyim, deyimler
    • Deyim Nedir?
    • Deyimlerin Özellikleri
    • Dünya Dillerinde Deyimler
    • Deyim Türleri
    • Deyimlerin Öyküleri
    • Açıklamalı Deyimler


-A- Harfi -B- Harfi -C- Harfi -Ç- Harfi -D- Harfi -E- Harfi -F- Harfi
-G- Harfi -H- Harfi -I- Harfi -İ- Harfi -K- Harfi -L- Harfi -M- Harfi
-N- Harfi -O- Harfi -Ö- Harfi -P- Harfi -R- Harfi -S- Harfi -Ş- Harfi
-T- Harfi -U- Harfi -Ü- Harfi -V- Harfi -Y- Harfi -Z- Harfi

“G” Harfi – Deyim Açıklamaları / 1

deyim açıklamaları, deyiminin anlamıGaflet basmak: Uykusu gelmek.
Örnek: “Siz konuşurken beni bir gaflet bastı ki hiç sorma, sizin konuştuklarınızı anladım diyemem.”

Gam yememek
: Kaygılanmamak, tasa etmemek, üzülmemek.
Örnek: “Seni bir kez daha gördüm ya, artık gam yemem.”

Gani gönüllü
: Cömert, eli bol, vermekten kaçınmayan.
Örnek: “Gani gönüllü insanlara artık günümüzde pek rastlanmıyor.”

Gâvur etmek
: Boşuna harcamak, işe yaramaz duruma getirmek, yerinde harcamamak.
Örnek: “Onca parayı bu eve verip gâvur etti.”

Gâvur inadı
: Yok edilemeyen, önüne geçilemeyen, yumuşatılamayan inat.
Örnek: “Adamın yine gâvur inadı tuttu, gelmem deyip duruyor.”

Gazel okumak
: 1. Gazel söylemek. 2. Kandırmak ve oyalamak için boş sözler söylemek.
Örnek: “Boşuna gazel okuma, kandıramazsın beni!”

Gece kuşu
: Geceleri gezip dolaşan, bunu huy edinen kimse.
Örnek: “Bizim oğlan iyice gece kuşu oldu.”

Geceyi gündüze katmak
: Ara vermeden, devamlı çalışmak; büyük çaba göstermek.
Örnek: “Geceyi gündüze katıp çalıştık ve bu evi yaptık.”

Geçer akçe
: Herkesçe aranılan, beğenilen, değerli (şey).
Örnek: “Elimizdeki tek geçer akçemiz şu arabadır.”

Geçimini sağlamak
: Yaşamak için gerekli olanı elde etmek.
Örnek: “Geçimini sağlamak için hemen her yola başvurdu.”

Geçmişini karıştırmak
: Birinin ölmüşlerini yermek veya onlara sövmek.

Geçti Bor`un pazarı (sür eşeğini Niğde`ye): “İş işten geçti artık, fırsatı kaçırdın” anlamında kullanılır.

Gel gelelim: “Fakat, ama, ancak” ve “Ne çare ki..” anlamlarında kullanılır.
Örnek: “Gel gelelim onlara, daha teklifimizi kabul etmediler.”

Gelip çatmak
: Vakti gelmek, kaçınılmaz olmak, çok yakında olmak.
Örnek: “Ödeme gününün gelip çatacağını hiç düşünmedin mi?”

Gel keyfim gel
: Bir durumdan duyulan memnunluk, işlerin yolunda gitmesi anlatılır.

Gel zaman git zaman: Aradan epeyce bir zaman geçtikten sonra.
Örnek: “Gel zaman git zaman bu ikisi beraberce yaptılar bu evi.”

Gemi azıya almak
: 1. Söz dinlemez olmak. 2. At, gemi azıları arasına alıp etkisiz bırakarak süvarisinin yönetiminden çıkmak ve kendi istediğince koşmak.

Geniş gönüllü: Heyecan ve telâş göstermeyen, merak etmeyen, olayları hoş karşılayan.
Örnek: “Geniş gönüllü olmak benim için o kadar kolay değil.”

Geri basmak
: Geri geri gitmek.
Örnek: “Heyecanlanınca geri basmaya başladı.”

Geri çekilmek
: 1. Kaçmak, bulunduğu yerden arka arkaya doğru gitmek. 2. Karıştığı bir işi sürdürmekten ya da sürdürenler arasında bulunmaktan vazgeçmek.
Örnek: “Düşmanın çokluğu karşısında geri çekilmekten başka çaremiz kalmamıştı.”

Geri çevirmek
: 1. İade etmek, geldiği yere göndermek, kabul etmemek.
Örnek: “Ona aldığım hediyeyi rüşvettir diye geri çevirdi.”

Geri durmamak
: Bir işe girmekten kaçınmamak, o işe girişmek.
Örnek: “Ona bu işi yapmaktan geri durmamasını söyle, sonunda başaracaktır.”

Geri hizmet
: 1. Ordunun çeşitli gereksinimleri ile ilgili işlerin tümü. 2. Etkinliği ikinci dereceden sayılan, kolay görev.
Örnek: “Senin bu savaşta, geri hizmette bulunacağını söylediler bana.”

Geri kafalı
: Yenilikleri kabul etmeyen, bağnaz, kafası hurafelerle dolu.

Gıcık tutmak: Bir süre boğaz gıcıklanmasına yakalanmak, konuşamamak.
Örnek: “Gıcık tuttuğu için konuşmasını yarıda kesmek zorunda kaldı.”

Gıcık vermek
: 1. Birini kızdırıp sinirlendirmek. 2. Boğazı yakıp kaşındırarak öksürmeye yol açmak.
Örnek: “Gıcık veren bu tatlıyı yiyemiyorum.”

Gık dememek
: Hiç sesini çıkarmamak, yakınmamak, karşı çıkmamak.
Örnek: “Bütün hepsi üzerine yürüdü ama o gık demedi.”

Gına gelmek
: Usanmak, bıkmak.
Örnek: “Bu işten gına geldi artık.”

Gırla gitmek
: 1. Bol bol ortaya dökülüp harcanmak. 2. Uzun sürmek.

Gırtlağına kadar borca girmek: Pek çok, ödenmesi zor olacak şekilde borçlanmak.
Örnek: “Nasıl gülerim, gırtlağıma kadar borca girdim.”

Gırtlak gırtlağa gelmek
: Kıyasıya dövüşmek ya da dövecek hâle gelmek.
Örnek: “Komşumla gırtlak gırtlağa gelecektik az kalsın.”

Gidiş o gidiş
: “Gitti ve kendisinden bir daha haber alınamadı” anlamında kullanılır.

Göbeği çatlamak: Birçok güçlükleri yenmek için çok uğraşmak, pek çok çaba sarf etmek.
Örnek: “Onu razı edeceğim diye göbeğim çatladı.”

Göbek adı
: Yeni doğan çocuğun göbeği kesilirken konulan ad.
Örnek: “Senin göbek adın nedir?”

Göğsü kabarmak
: İftihar etmek, övünç duymak.
Örnek: “Senin başarılarınla göğsüm kabarıyor oğlum.”

Göğüs geçirmek
: Üzüntülü bir şekilde soluk almak, içini çekmek.
Örnek: “Eski hatıraları gözünde canlanınca derin derin göğüs geçirdi.”

Göğüs germek
: Bir zorluğa dayanmak, karşı koymak.
Örnek: “Bu güne birçok zorluklara göğüs gererek geldik.”

Göklere çıkarmak
: Aşırı ölçüde övmek.
Örnek: “Adamı bu basit iş için göklere çıkartıp şımarttıkça şımarttılar.”

Gökten zembille mi indi?
: “Ona niçin ayrıcalık gösteriliyor?”, “Onun ne özelliği var ki ona özel imkânlar tanınıyor?” anlamında kullanılır.

Gölge düşürmek: Bir şeyin önemini ve değerini azaltacak, ününü düşürecek işler yapmak.

Gölge etmek: 1. Işığa engel olmak. 2. Bir işin yapılmasına engel olmaya çalışmak.
Örnek: “Gölge etme de şu işi zamanında yapayım.” Özlü Sözler, ÇokBilgi.Com, Türkçe, Dünyanın Enleri, Deyimler, Atasözleri

Gölgesinden korkmak
: Çok korkak olmak, en basit işlere bile girmekten korkar olmak.
Örnek: “Gölgesinden korkan adamlarla hiçbir işe girilmez.”

Gönlü bol
: Yeterli imkânlardan mahrum olmasına rağmen eli açık davranan, cömert.

Gönlü kalmak: 1. Gücenmek. 2. İstediği hâlde elde edemediği şey üzerinde isteği devam etmek.
Örnek: “Gönlüm o vitrindeki elbisede kaldı.”

Gönlü kara
: Başkaları hakkında kötü düşünen, onların iyiliğini istemeyen.

Gönülden geçirmek: Bir şeyi yapmayı düşünmek, olmasını istemek, o şeyi düşünür olmak.
Örnek: “Ben de o işi yapmayı gönlümden geçirmiştim.”

Gönlünden kopmak
: Birine iyilik yapma ya da bir şeyi verme isteği, içinde aniden doğuvermek.
Örnek: “Gönlünden kopanı vermek kadar güzel bir şey olamaz.”

Gönlüne göre
: İsteğine uygun olarak, dilediğine göre.
Örnek: “Allah gönlüne göre verir inşallah.”

Gönlü tok
: Fazla para ve mal istemeyen, zorunlu ihtiyacı kadarı ile yetinen, imkânları az da olsa bunu hissettirmeyen, bu durumda dahi cömert olan.
Örnek: “Onun kadar gönlü tok bir adam görmedim.”

Gönül almak
: 1. Sevindirmek, hoşnut ettirmek. 2. Kırılan, gücenen bir kimseyi güzel söz ve davranışlarla yeniden hoşnut etmek.
Örnek: “Daha fazla uzatmadan o çocukların gönlünü almalısın.”

Gönülden çıkarmak
: Anmaz ve sevmez olmak.
Örnek: “Onu gönlünden çıkarmışsın anlaşılan.”

Gönül eri
: Açık yürekli, güvenilir, hoşgörüsü geniş, ehli dil (kimse).
Örnek: “O ihtiyar adam tam bir gönül eriydi.”

Gönül kırmak (yıkmak)
: Birini çok üzecek, gücendirecek davranışta bulunmak.
Örnek: “Gönül kırmakta üstüne yoktur onun.”

Gönüllü gönülsüz
: Pek de istekli olmayarak.

Gönül okşamak: Birini hoş bir davranış ve sözle sevindirmek.
Örnek: “Gönlünü okşamak mı istiyorsun, bir gül uzat ona.”

Gönül yapmak
: Hoşa giden davranışlarla veya sözle birinin kırgınlığını gidermek.

Görüş açısı: Bir soruna yaklaşma, onu ele alma biçimi.
Örnek: “Dar bir görüş açısı ile sorunlar çözümlenemez.”

Gövde gösterisi
: Belli bir amaç için güçlerini birleştiren kalabalıkların yaptıkları gösteri.
Örnek: “…partisi büyük bir gövde gösterisi yaptı.”

Göz açamamak
: İşlerinin yoğun oluşu sebebiyle başka bir şeyle ilgilenme imkânı bulamamak.
Örnek: “Şu büronun işleri yüzünden göz açamıyorum.”

Göz açıp kapayıncaya kadar
: Çok çabuk, kısa bir zamanda.
Örnek: “O işi göz açıp kapayıncaya kadar yaparız.”

Göz açtırmamak
: Baskı altında bulundurarak başka bir şeyle uğraşmasına fırsat vermemek.
Örnek: “Çalışan işçilere hiç göz açtırmadı.”

Göz alıcı
: Alımlı; şekli, rengi ve güzelliği ile dikkat çekici.
Örnek: “Oldukça göz alıcı bir elbise.”

Göz atmak
: Kısaca, dikkatli değil de şöyle bir bakıvermek; üzerinde fazla durmadan elden geçirmek.
Örnek: “Kütüphaneye şöyle bir göz atıp gitti.”

Göz boyamak
: Gösterişle aldatmak, bir şeyi iyi gibi göstermek, kandırmak, yanıltmak.

Göz bebeği: Pek değerli, sevgili, çok önem verilen (kimse).
Örnek: “Babam benim göz bebeğimdir.”

Gözdağı vermek
: Korkutmak, tehdit etmek, istediğini yaptırmak için yıldırmak.
Örnek: “Ona öyle bir gözdağı verin ki bir daha buralara ayak basmasın!”

Gözden çıkarmak
: Bir malın elinden çıkmasına katlanmak, bir şeyden vazgeçmek ve yokluğuna razı olmak.
Örnek: “Evi ister istemez gözden çıkardılar.”

|» Sonraki Sayfa »|

© Çokbilgi.Com - 2011 | Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
| Sitemap | RSS | Kullanım Koşulları |