• Ana Sayfa
  • Deyimler
  • Türk'çe Kalem
  • Geçmiş Kayıtlar
  • Söz Sizde
  • İletişim
  • Deyimler
      deyim, deyimler
    • Deyim Nedir?
    • Deyimlerin Özellikleri
    • Dünya Dillerinde Deyimler
    • Deyim Türleri
    • Deyimlerin Öyküleri
    • Açıklamalı Deyimler


-A- Harfi -B- Harfi -C- Harfi -Ç- Harfi -D- Harfi -E- Harfi -F- Harfi
-G- Harfi -H- Harfi -I- Harfi -İ- Harfi -K- Harfi -L- Harfi -M- Harfi
-N- Harfi -O- Harfi -Ö- Harfi -P- Harfi -R- Harfi -S- Harfi -Ş- Harfi
-T- Harfi -U- Harfi -Ü- Harfi -V- Harfi -Y- Harfi -Z- Harfi

“N” Harfi – Deyim Açıklamaları

deyim açıklamaları, deyiminin anlamıNabza göre şerbet vermek: Birinin hoşuna gidecek, eğilimlerine cevap verecek biçimde davranmak.
Örnek: “Nabza göre şerbet vermeyi iyi biliyorsun.”

Nabzını yoklamak
: Eğilimini, niyetini, düşüncelerini, arzularını anlamaya çalışmak.
Örnek: “İşçilerin nabzını yoklayın da zam konusunu öyle düşünelim.”

Nalıncı keseri gibi kendine yontmak
: Hemen her işte kendi çıkarını düşünerek hareket etmek.

Nam almak: Tanınmak, ünü her yerde duyulmak.

Namus belâsı: Namusunu, şerefini, itibarını korumak için katlanılan sıkıntılı durum, kabullenilen zarar ziyan.
Örnek: “Namus belâsına az kaldı canından oluyordu delikanlı.”

Nane molla
: 1. Dirençsiz, güçsüz kimse. 2. Çok sık hastalanan, sağlıksız kimse. 3. Üşengeç, bir iş yapmaktan kaçınan.
Örnek: “Ne nane molla bir adamsın, kalk da biraz çalış.”

Nara atmak
: Yüksek bir sesle haykırmak, kabadayıca bağırmak.
Örnek: “Birahaneden çıkan sarhoşlar edepsizce nara atmaya başladılar.”

Nato kafa nato mermer
: “Söz anlamaz, söz dinlemez taş gibi kafa” anlamında kullanılır.

Naza çekmek: Kendini ağır satmak, bir isteği yerine getirmekte yapmacıklı davranışlarla isteksiz gibi davranmak.
Örnek: “Kendini naza çekmeye bayılır bizim kız.”

Nazı geçmek
: İstediklerini yaptıracak kadar hatırı sayılır olmak.
Örnek: “Babası, kasabada oldukça nazı geçen bir insandı.”

Ne akar ne kokar
: Kimseye ne faydası ne de zararı dokunan pısırık, çekingen kimseler için kullanılır.

Ne çare: Çaresi yok, elden bir şey gelmez.
Örnek: “Ne çare ki onu durdurmamız mümkün değil.”

Ne çıkar
: 1. Ne zararı var? 2. Bir sonuç vermez. 3. Ne fayda, ne zarar umulur.
Örnek: “Biraz sert konuşmuşsam, ne çıkar bundan?”

Neden sonra
: Bir süre geçince, her şey olup bittikten sonra, çok zaman sonra.
Örnek: “Neden sonra babam da geldi.”

Ne de olsa
: Ne denli eksiği, kusuru olursa olsun; böyle olmakla birlikte.

Ne dese beğenirsin?: “Nasıl, beklenmeyen bir söz söyledi biliyor musun?” anlamında kullanılır.

Ne fayda: Artık neye yarar.

Nefes aldırmamak: Dinlenmesine fırsat vermemek, sıkıştırmak, rahat bırakmamak.
Örnek: “Nefes aldırmadı bize, sabaha kadar çalıştırdı.”

Nefesi kesilmek (tıkanmak)
: Güç soluk alacak duruma gelmek veya soluğu büsbütün durmak.
Örnek: “Bir yumrukta nefesini kesti adamın.”

Nefes nefese gelmek
: Koşarak, sık sık soluyarak, heyecanlı ve yorulmuş bir şekilde (gelmek).
Örnek: “Kapıdan içeri nefes nefese girdi.”

Nefes tüketmek
: Bir şeyi anlatmaktan çok yorulmak.
Örnek: “Boşuna nefes tüketiyorsun, baksana anlamıyor.”

Nefsine yedirememek
: Kendine yakıştıramamak, o şeyi yapmayı kendisi için onur kırıcı, ağır bulmak.
Örnek: “İki yüzlülüğü bir türlü nefsine yediremiyordu.”

Nefsini körletmek
: Birtakım yollarla iştah duygusunu dindirmek.
Örnek: “Nefsini körletmeden iyi bir kul olamazsın.”

Ne güne duruyor?
: “Şimdi yapmazsa, ne zaman yapacak” anlamında kullanılır.
Örnek: “Gitsin istesin kızı, daha ne güne duruyor?”

Nefsini yenmek
: Arzularının, ihtiraslarının önüne geçebilmek.

Ne günlere kaldık!: “Eskiden daha iyiydi, zaman değişti, düzen ve usuller başkalaştı, çok kötü günler geçiriyoruz” anlamında kullanılır.

Ne hâli varsa görsün!: Uyarılara, öğütlere kulak asmayan insanlar için  “ne yaparsa yapsın, beni ilgilendirmiyor” anlamında kullanılır.

Ne idiği belirsiz: Ne olduğu, niteliği, soyu sopu, nereli olduğu bilinmeyen.
Örnek: “Ne idiği belirsiz bir yığın insan hükümette yer almış.”

Ne mal olduğunu anlamak
: Asıl niteliğini, işe yaramaz oluşunu, kötü niyet beslediğini anlamak.
Örnek: “Onun ne mal olduğunu şimdi anlarız.”

Ne mene
: Ne türlü, nasıl, ne çeşit?

Ne od var ne ocak: Aşırı yoksulluğu, geçim darlığını anlatmak için kullanılır.

Ne oldum delisi olmak: Beklemediği bir duruma yükselip şımarmak, ölçüsüz hareketler yapmak.
Örnek: “Dikkat et, ne oldum delisi olan insanlar gibi olma.”

Ne olur
: “Yalvarırım, rica ederim, lütfen” anlamında kullanılır.
Örnek: “Ne olur beni de götürün köye!”


Ne olur ne olmaz
: Her ihtimale karşı, ne olacağı belli değil.
Örnek: “Şemsiyeni al, ne olur ne olmaz, yağmura yakalanabilirsin.”

Ne pahasına olursa olsun
: Her türlü sıkıntı ve tehlikeyi göze alarak, ne kadar büyük fedakârlık isterse istesin.
Örnek: “Ne pahasına olursa olsun ben bu işi bitireceğim.”

Nerede akşam orada sabah
: “Gece kalacağı bir yeri yok, neresi rast gelirse orada kalıp yatar” anlamında kullanılır.

Nereden nereye: 1. Uzak, dolaylı bir ilişki ile. 2. Şaşılacak şey, olacak gibi değil!
Örnek: “Nereden nereye, kim derdi ki biz karşılaşacağız!”

Ne şiş yansın ne kebap
: “İki taraf da korunsun, gücendirilmesin, ikisinin de zarar görmeyeceği bir yol bulunsun” anlamında kullanılır.

Ne tadı var ne tuzu: Hoşa gidecek, zevk alınacak, beğenilecek bir şey değil. Özlü Sözler, ÇokBilgi.Com, Türkçe, Dünyanın Enleri, Deyimler, Atasözleri
Örnek: “Ne tadı var ne tuzu yaptığım işin.”

Nevri dönmek
: Çok öfkelenmek, sinirlenip kızmak ve bu sebeple rengi değişmek.
Örnek: “Saygısızca konuşmaya başlayınca nevri döndü, öfkeyle elini kaldırdı.”

Ne yardan geçer ne serden
: İstediği şey fedakârlığı gerektirdiği hâlde, fedakârlığa yanaşmayan ama istediğinden de vazgeçmeyen kimseler için kullanılır.

Ne yer ne yedirir: Kimsenin yararlanmasını istemez, kendi de yararlanmaz.

Neye uğradığını bilememek: Beklenmedik bir durumla karşılaşıp hiçbir şey yapamamak, şaşırıp kalmak.
Örnek: “Ocak birden alev alınca neye uğradığını bilemedi.”

Niyet etmek
: Bir şeyi yapmayı zihninde tasarlamak, düşünmek.
Örnek: “Ona hediye almaya niyet etmişti.”

Niyeti bozuk
: Kötü bir davranışta bulunması beklenen, kötülük düşündüğü sezilen.
Örnek: “Niyeti bozuk bunların, sakın ilişmeyin.”

Noktası noktasına
: Tastamam, eksiksiz, tamamen, birbiriyle tıpatıp aynı.
Örnek: “Noktası noktasına hatırlıyorum o kavgayı.”

Not düşmek
: Yazılı metnin bulunduğu sayfanın bir köşesine, konuyla ilgili birkaç cümle yazmak.

Notunu vermek: Kıymetini tespit etmek, ne nitelikte bir kişi olduğu konusunda kanıya varmak.
Örnek: “Hâlâ notunu veremedin mi o adamın?”

Nuh der peygamber demez
: Son derece inatçıdır, düşüncelerini bir türlü değiştirmez, söylediklerinde ve inançlarında direnir.

Nuh Nebi`den kalma: Çok eski modası geçmiş, köhnemiş (eşya, bina).
Örnek: “Nuh Nebi`den kalma bir koltukta oturuyordu.”

Numara yapmak
: Bir hareketi yalandan yapmak, bir şeyi gerçekmiş gibi söyleyerek karşısındakini aldatmak.
Örnek: “Ona öyle bir numara yapacağım ki şaşkına dönecek.”

Nur topu
: Gürbüz, sağlıklı, çok güzel ve temiz çocuklar için söylenir.

Nutku tutulmak: Korkudan, üzüntüden, heyecandan konuşamaz olmak.
Örnek: “Katili karşısında görünce nutku tutuldu.

© Çokbilgi.Com - 2011 | Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
| Sitemap | RSS | Kullanım Koşulları |