• Ana Sayfa
  • Deyimler
  • Türk'çe Kalem
  • Geçmiş Kayıtlar
  • Söz Sizde
  • İletişim
  • Deyimler
      deyim, deyimler
    • Deyim Nedir?
    • Deyimlerin Özellikleri
    • Dünya Dillerinde Deyimler
    • Deyim Türleri
    • Deyimlerin Öyküleri
    • Açıklamalı Deyimler


-A- Harfi -B- Harfi -C- Harfi -Ç- Harfi -D- Harfi -E- Harfi -F- Harfi
-G- Harfi -H- Harfi -I- Harfi -İ- Harfi -K- Harfi -L- Harfi -M- Harfi
-N- Harfi -O- Harfi -Ö- Harfi -P- Harfi -R- Harfi -S- Harfi -Ş- Harfi
-T- Harfi -U- Harfi -Ü- Harfi -V- Harfi -Y- Harfi -Z- Harfi

“Z” Harfi – Deyim Açıklamaları

deyim açıklamaları, deyiminin anlamıZahmet çekmek: Sıkıntı, güçlük, yorgunluk ve eziyetlere katlanmak.
Örnek: “Senin adam olman için az zahmet çekmedim ben.”

Zahmete sokmak
: Birine sıkıntı, güçlük ve yorgunluk vermek; masraf ettirmek.
Örnek: “Adamcağızı durup dururken zahmete sokmuşsunuz.”

Zaman kazanmak
: Birini oyalayarak ihtiyacı olduğu zamanı mümkün olduğunca uzatmaya çalışmak.

Zaman kollamak: 1. Uygun bir fırsat beklemek. 2. Bir işin sırasını beklemek.
Örnek: “Zamanını kolla öyle gir işe, zamansız girip de rezil olma.”

Zaman öldürmek
: Kimi şeylerle uğraşarak belli bir zamanın geçmesini sağlamak, boş şeylerle vakit geçirmek.
Örnek: “Burda beklemekle zaman öldürüyoruz beyler.”

Zaman vermek
: Bir iş için belli bir süre ayırmak.
Örnek: “Bana biraz zaman verirseniz gidip onu çağırabilirim.”

Zaman zaman
: Belli olmayan zamanlarda, ara sıra.
Örnek: “Zaman zaman o da aramıza katılırdı.”

Zamane çocuğu
: Eski nesile göre hayli yadırganacak davranışlarda bulunup sözler sarf eden kimse.
Örnek: “Zamane çocuğu ne olacak.”

Zar tutmak
: Tavla oyununda istediği sayıyı getirmek için, atmadan önce, zarlara parmaklar arasında belli bir biçim verip öyle atmak.

Zart zurt etmek: Bağırıp çağırarak, yükseklerden atıp tutarak çıkışmak; kendini büyük göstererek kaba kuvvet gösterisinde bulunmak.

Zar zor: 1. Güçlükle, zorla. 2. “Ucu ucuna, kıt kanaat, istenilen ölçüye ancak yaklaşabildi.” anlamında kullanılır.
Örnek: “Zar zor getirdik adamı.”

Zehir etmek
: Bir şeyin tadını kaçırmak, iyiyken kötü duruma sokmak.
Örnek: “Yediğim şu yemeği zehir ettiniz bana.”

Zehir zemberek
: İnsanın içine işleyen, onurunu zedeleyen çok acı söz.

Zembereği boşanmak: 1. Saatin zembereği kurulmaz duruma gelmek. 2. Kendini tutamayarak uzun uzun gülmek.

Zemheri zürafası (gibi): Kışın ince elbise giyip gezenler için söylenir.

Zemin hazırlamak: Bir işin gerçekleştirilmesi için uygun ortam hazırlamak, meydana getirmek.

Zemzemle yıkanmış olmak: Biri, ötekine göre çok daha iyi nitelikte olmak.

Zerre kadar: Hiç denecek kadar az.
Örnek: “Onu zerre kadar sevmiyorum.”

Zevahiri kurtarmak
: Bir işi gereği gibi değil de üstünkörü yapmak ve böylece söz gelmesini önlemek, görünüşü kurtarmak.
Örnek: “Bu girişimimizle zevahiri kurtardık, daha ne istiyorsun?”

Zeval bulmak
: Son bulmak, bozulup yok olmak, çökmek.

Zeval vermemek: Zarar ziyan vermemek, korumak.
Örnek: “Allah kimseye zeval vermesin.”

Zevkten dört köşe olmak
: Çok mutlu olduğu anlaşılmak, çok sevinip keyiflenmek ve aşırı zevk duymak.
Örnek: “Takımı galip gelince zevkten dört köşe oldu.”

Zevkine varmak
: Bir şeyin tadını alabilmek, çıkarmak ve duymak; inceliklerini görebilmek.
Örnek: “O sabah, manzaranın zevkine vardık.”

Zevkini çıkarmak
: Bir şeyin tadından, güzelliğinden olabildiğince yararlanabilmek.
Örnek: “Gelin şu gezinin zevkini çıkaralım.”

Zeytinyağı gibi üste çıkmak
: Bir konuda haksız olduğunu kabullenmeyerek kurnazlıkla kendini haklı ya da suçsuz çıkarmaya çalışmak.

Zıttına gitmek: Karşısındakini sinirlendirmek, sinirini bozmak; bir şeyin tersine hareket etmek.
Örnek: “Niçin devamlı benim zıddıma gidiyorsun.”  Özlü Sözler, ÇokBilgi.Com, Türkçe, Dünyanın Enleri, Deyimler, Atasözleri

Zılgıt yemek
: Azarlanmak, paylanmak.
Örnek: “Senin yüzünden öğretmenden zılgıt yedik.”

Zınk diye durmak
: Birdenbire, aniden durmak.
Örnek: “Önümdeki adam zınk diye durunca ne yapacağımı şaşırdım.”

Zırnık (bile) vermemek
: Az da olsa, en ufak bir şey de olsa vermemek.
Örnek: “Ona bu mirastan zırnık bile koklatmayacağım.”

Zıvanadan çıkmak
: 1. Çok sinirlenip öfkelenmek, taşkınca hareketlerde bulunmak. 2. Delirmek, aklını oynatmak.
Örnek: “Biraz daha konuşup da beni zıvanadan çıkarmayın!”

Zihin açıklığı
: İyi, sağlıklı düşünebilme gücü.
Örnek: “Sana Allah`tan zihin açıklığı dilerim.”

Zifiri karanlık
: Çok karanlık.
Örnek: “Zifiri karanlıkta yola çıktık.”

Zihni bulanmak (karışmak)
: Sağlıklı düşünemez olmak, olaylar arasındaki bağlantıyı kaybetmek, ne yapacağını şaşırmak.
Örnek: “Bir anda zihnim bulandı, saçmalamaktan korkup konuşmayı yarıda kestim.”

Zihnini bulandırmak
: 1. Kuşkulandırmak. 2. Düşünemez hâle getirmek.

Zihnini çelmek: 1. Bir kimseyi yanıltmak. 2. Kandırıp baştan çıkarmak.

Zihnini kurcalamak: Aklına takılan bir şeyi anlamaya, kavramaya çalışmak.
Örnek: “Akşamki mesele zihnimi kurcalayıp duruyor.”

Zihnini oynatmak
: Çıldırmak, aklını yitirip delirmek.
Örnek: “Sen zihnini mi oynattın?”

Zil takıp oynamak
: Çok sevinmek.

Zimmetine geçirmek: 1. Kendine mal etmek. 2. Bir hesabı birinin borcuna eklemek.
Örnek: “Devletin onca malını zimmetine geçirmiş.”

Zincire vurmak
: Prangaya vurmak (mahkûmu).
Örnek: “Bütün esirleri zincire vurup zindana atmışlardı.”

Zindan kesilmek
: 1. Çok karanlık duruma gelmek. 2. Yaşanılan yer çok sıkıntı verici, yaşanılamayacak derecede kötü hâle gelmek.

Ziyafet çekmek: Konukları yemek vererek ağırlamak.
Örnek: “Düğünümde bir ziyafet bile çekemedim.”

Ziyan etmek
: Yersiz, boş yere harcamak.
Örnek: “O kadar ekmeği ziyan etmeye utanmıyor musun?”

Ziyanı yok
: “Önemli değil, önemi yok!” anlamında kullanılır.

Ziyaret etmek: Birini görmeye, biriyle görüşmeye, bir yeri görmeye gitmek.
Örnek: “Hastaları ziyaret etmek görevlerimiz arasındadır.”

Zokayı yutmak
: Aldatılıp zarara sokulmak.

Zora binmek: İş güçleşmek, ancak zor kullanarak halledilecek hâle gelmek.
Örnek: “Bir yolunu bulun, sakın işi zora bindirmeyin.”

Zora gelmemek
: Sıkıntıya ve baskıya katlanamamak, güçlüğe sabredememek.
Örnek: “Zora gelemem ben, lütfen ısrar etmeyin!”

Zorun ne?
: “Ne istiyorsun, amacın ne?” anlamında kullanılır.

Zoru olmak: Kendisini zorlayan bir sıkıntısı, derdi olmak.
Örnek: “Adamın bir zoru olduğu yüzünden belliydi.”

Zurnanın zırt dediği yer
: Yapılmakta olan işin en hassas, en önemli, en can alıcı noktası.

Züğürt tesellisi: Kötü bir işte en önemli şeyi kaybettiği zaman bazı önemsiz, iyi olmayan bir yan bularak sevinmek ve kendini avutma.

Zülfüyâra dokunmak: İşle ilgili olanı, hatırlı ve güçlü kimseyi veya yüksek bir makamı kimi söz ve davranışlarla gücendirmek, darılmasına yol açmak.
Örnek: “Hayır geri duramam, zülfüyâra dokunsa da söyleyeceğim.”

© Çokbilgi.Com - 2011 | Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
| Sitemap | RSS | Kullanım Koşulları |